Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
AB’nin Türkiye ile ilişkileri de bu uyum için çok önemli bence
Günümüz insanının soyut toplulukları da evrim tarihi açısından eşsizdir. Karmaşık devlet sistemleri, Avrupa Birliği gibi birliktelikler, yasalar kümesince bir arada tutulan ve şahsen tanışıklığa dayanmayan yapılardır. Bu yapıların evrim açısından ne kadar başarılı sayılacağını görmek için biraz beklememiz gerekiyor. Avcı toplayıcılar milyonlarca yıl evrim tarafından korunmuştur, Avrupa Birliği ise birkaç on yıldır hayattadır. Evrime ayak uydurup uyduramayacağı gelecekte belli olacaktır.
Yaşadığımız Avrupa Birliği süreci, Türkiye'de pek çok kavramın gözden geçirilmesine yol açtı ve açıyor. Devlet, ulus, sivil toplum, etnik kimlikler, din, devlet ilişkileri, modernleşme, Avrupa ve Avrupalılar, Avrupa'da yaşayan Türk ve müslüman azınlıklar, çok kültürlülük gibi pek çok kavramı bugün yeniden tartışıyoruz.
Reklam
Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olma çabası, konumuz açısından ayrı bir öneme sahiptir. Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerinin uzun ve özel tarihi, İslâm-Batı ilişkileri tarihinin de merkezinde bulunuyor. Avrupalılar yaklaşık dört yüzyıl boyunca "İslâm" deyince Osmanlı'yı, Kur'an deyince "Türkler'in İncili"ni anladılar.
Türkiye iktisat politikaları üzerinde etkili olan kuruluşlar arasında IMF ve Dünya Bankası başta olmak üzere zaman zaman OECD ve Avrupa Birliği ön plana çıktı. Özellikle 1945-50 döneminde ABD doğrudan etkili oldu. Türkiye, 1947 yılında üye olduğu IMF ile, ilki 1961 yılında olmak üzere 19 anlaşma yaptı ve bu kuruluş, aralıklarla da olsa uzun süre ekonomi politikalarının belirlenme ve uygulanma sürecine damgasını vurdu. Bu anlaşmaların derinleştiği Türkiye-IMF ilişkileri ancak 2013 yılında Fon'a olan borcun son taksitinin ödenmesiyle geri planda kalabildi. Dünya Bankası, özellikle 1980-85 döneminde yapısal uyum sürecinde, 1990'lı yılların sonlarında tarım politikalarının dönüşümünde ve yoksullukla mücadele yaklaşımının oluşumunda ve uygulanma sürecinde etkili oldu. OECD, 1960'lı yıllarda Türkiye'ye dış yardımın örgütlenmesinde ve 1980 programının finansmanında önemli bir rol oynadı.
Sayfa 280Kitabı okudu
ABD'nin 1945-1967 arası yalnızca Rusya'ya, komünistlere karşı, 1967'den sonra ise hem Rusya'ya hem de Avrupa'ya karşı gerçekleştirmeye çalıştığı Türkiye'nin başını çekeceği Dünya İslam Birliği kuramı, Avrupa-Rusya ilişkileri 1989'da Urallar'dan Atlas Okyanusu'na dek uzanan Bir Ortak Avrupa Evi tasarımına yönelince, ivedilik kazanmıştı.
Sayfa 273Kitabı okudu
_Tanrı, ışığı yaratmıştır. Demek ki ilk Üstad-ı Azam Mason, Tanrı’nın kendisidir. _Adem Baba, ilk masonlardandır ve Tanrı tarafından Cennete mason olarak kabul edilmiştir. Bu, masonluğun eylem olarak değilse de bir oluş kudreti olarak daima var olduğunu söylemenin bir tarzıdır. Çünkü masonluk, insan ruhunun ilk ve eski bir ihtiyacına cevap
Reklam
Çünkü yıl, Rusya'nın Kars ve Ardahan'dan toprak ve Boğazlardan üs istediği 1945 değildi. Sovyetler Birliği, 1945'teki bu yanlış tutumları nedeniyle Türkiye'yi ABD'nin kucağına ittiklerini söyleyip, bundan dolayı özür dileyeli çok oluyordu. Yıl 1969'du ki, Amerika 60'ların başından bu yana Türkiye'nin ulusal çıkarlarına karşıt bir tutum takınmış; yerleştirdiği füzeleri sökerek Türkiye'yi Rusya'ya karşı korunmasız bırakmış; Kıbrıs'a çıkmasını önlemiş; Türkiye'nin gereksindiği ağır sanayi yatırımları için tek dolar vermemiş ve bunun üzerine Türkiye Cumhuriyeti devleti, ABD'den biraz uzaklaşarak Sovyetler'le ve Avrupa ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmayı kendi çıkarları için uygun bulmuştu. Sovyetler Birliği'yse bu yıllarda Türkiye'nin Kıbrıs'taki çıkarlarını onaylıyor ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin ya taksim ya federasyon isteğini destekliyordu." Amerikan 6'ıncı Filosu'nun 1969'da Türk-Sovyet ilişkilerinin iyiye gittiği böyle bir dönemde İstanbul'a gelişi, Türkiye'yi Sovyet yayılmasına karşı korumak amacıyla değil, tersine Sovyetler'den aldığı yardımlarla demir-çelik fabrikaları kurmaya başlamış bir Türkiye Cumhuriyeti devletine gözdağı vermek ve Türkiye'nin tıpkı Atatürk dönemindeki gibi iyi komşuluk ilişkileri kurmaya başladığı Sovyetler'le arasını yeniden açmak içindi.
_(Cia ajanı Fuller’in “Yeni Türkiye” planı- 2008)_ _Atatürkçülük öldü. Nurcular ileri. Paul Henze(Cia) _Kemalizme son verip Osmanlıyla övünün. Fuller(Cia) _Türkiye, Atatürk'ün mirasını reddedip Osmanlı şeriatına geri dönmelidir. Samuel Huntington. (Cia) _Yapılması gereken Atatürk'ün İslam ve kürt düşmanlı olduğu fikrini yaymaktır. Kurt
Trump, Johnson, Orban, Meloni....
2017 yılında dünyada yaşanan en önemli olay, kuşkusuz, ABD' de ırkçı, cinsiyetçi ve İslamofobik saplantılar içindeki bir iş adamının Beyaz Saray' da başkanlık koltuğuna oturması olmuştu. Sanırım bu önemli olaya, ikinci planda da Birleşik Krallığın, aynı yılın Haziran ayında yapılan referandumla Avrupa Birliği'nden çıkma kararı (Brexit) eklenebilir. Bu sürpriz karar Britanya adalarını çok aşan etkileri tetikliyor ve İngiltere ile birlikte AB'yi de derin bir krize sürüklüyordu. Türkiye ise bu sırada Rusya'yla "uçak krizi"ni aşarak dostluk ilişkileri kurmuş, Başbakan Erdoğan Putin' den "değerli dostum!" diye söz etmeye başlamıştı. Oysa aslında, ortada "gerçek bir dostluk" yoktu; söz konusu olan, NATO çevrelerinde korku uyandıran bir "eksen değişmesi"nden çok, R.T. Erdoğan'ın Rusya ile ABD'yi birbirine karşı kullanarak diplomatik çıkar sağlamaya çalışmasıydı. Ne var ki bugün İdlib kriziyle varılan noktada yıllarca süren bu danışıklı dövüşün de sonuna gelinmiş görünüyor.
Wells'in halifelik tuzağı.
Atatürk büyük Söylev'inde Welis'in Birleşik Dünya Devleti önerisi ile İslam Birliği kurulması yolundaki görüşler arasında bir benzerlik kuran Atatürk, sözlerini şöyle sürdürmüştü: " Türkiye'ye tebelleş olmamaları koşuluyla Halifecilerin ve Müslüman Birliği kurmak isteyenlerin gönüllerini hoş etmek için bizde de az çok buna
67 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.